bugün

entry'ler (47)

ilgi bekleyen kız

aylardır bendim bu. doğumgünümde yanına gittiğimde bile "alacak bişey bulamadım sen birşey beğen de alayım" şeklindeki hödüklügüne dahi sustum, sırf trip yaptı demesin diye birşey beğendim, aldı. çok mu lüzumluydu? hayır. bitmeyen kavgalar küslükler... ilgiye ihtiyacım var dediğimde ya he he tarzı tavırlar.. her kavgada haklı olsam da bütün gurursuzlugumla arayan taraf olmama ne demeli? isyan edip iletişimimiz kopsun diye artik gurursuzca sevmeyen birini aramayayim diye telefon numarami değiştirdim bir hafta önce. yine kıyamadim aradım az önce. mesaj atıp kendimi tanıtarak tabi ki. ne yazık ki karsimda yine bir kapı duvar. omzundan tut ve beni sars, kendime getir be sözlük.

annelerin anlamsiz davranislari

akşam dışarı çıktığında 150 defa arayıp "ne zaman geleceksin, geç kalma" demesidir.

bir gencin içler acısı yazışması

derdinizi, ya da anlatmak istediğinizi uzuuun uzun cümlelerle yazarsınız, noktalama işaretlerine özellikle dikkat edersiniz, bir heyecanla yazar yazar durursunuz. karşı taraftan gelen cevap sadece bir gülen yüz olur. şu şekilde efendim: ":)" oldukça da ezik bir durumdur.

bisiklette elleri bırakmak

ergenliğe yeni girmiş ya da çocukluktan çıkmak üzere olan gençlerde görülen temel davranışlardandır. sokakta hoşlandığı kızı gören ergen kişi, bisikleti ellerini bırakarak sürmeye koyulur. işte bu an, ergen kişi için adeta bir dönüm noktasıdır. genelde ergen kişi bu eşsiz(!) şovu sırasında başarısız olup yere kapaklanır ve hoşlandığı kıza rezil olur. başarılı olanlarsa sağlıklı bireyler olarak yollarına devam ederler.

misafirliğe gidilen evdeki bilgisayarı kullanmak

ev sahibi için berbat bir ruh halidir. bilgisayar kişinin şahsi eşyasıdır. o bilgisayarda sevgiliyle konuşmalar kayıtlı olabilir, el ele kol kola fotoğraflar olabilir. kişi daha önceden girdiği sitelerin bilinmesini istemiyor olabilir. o yüzden gittiğiniz evlerde bilgisayar istemeyiniz, isteyenleri uyarınız. daha sağlıklı bir toplum için elele veriniz.

bayramda yemek sırasında gelen misafir

3 kişilik çekirdek aile için yapılmış yemeği hapur hupur götürmeye gelen misafirdir. yemekten sonra çay eşliğinde meyve ikramı beklerler. 5 saat otururlar ve bu 5 saat içinde kafa ütüleyici bütün sohbet konularını açarlar. giderken kapı önünde 40 dakika daha vedalaşma merasimi gecenin olmazsa olmazıdır. arabalarına bindikten sonra da gecenin 1'inde daat daat diye veda kornasını çalıp, bütün mahalleyi ayaklandırırlar. *

ilkokuldan akılda kalanlar

(bkz: bitlenmek)

bitlenmek... antibit şampuanıyla haftasonu bitlerden arınıp, pazartesi yine bitlenmek.

ilkokuldan akılda kalanlar

-1.sınıfta sınıfın tamamının "evet" oyuyla sınıf başkanı seçilmek
-dönemin ortalarına doğru tahtaya konuşanları yazmayınca öğretmenden uyarı almak ama yine de dinlememek
-ilerleyen zamanlarda sınıfın adeta zıvanadan çıkması
-sınıfın birlik olup "başkan görevini yapmıyor" diye isyan çıkarması
-öğretmenin sınıfta "başkan istifa etsin mi?" diye oylama yapması
-sınıfta %100 "evet istifa etsin" oyu çıkması
-ve baskıyla başkanlıktan istifa etmek

üniversitede kopya çekerken yakalanmak

9-10 tane silgiye kopya yazıp, sınav sırasında hepsini çıkarmak, haliyle asistana yakalanmak ve büyük bir pişkinlikle "hocam bunlar başka dersin kopyası. almayın." diyerek asistanı şoka uğratmak da buna bir örnektir.

doktorlarin karizmatik olma cabalari

plakalarını dr şeklinde almalarıdır.

siniroldum

dört(4) yıldır üyesi olduğum, sinir olduğunuz her şeyi yazıp içinizi dökebileceğiniz, şeker mi şeker bir editöre sahip sakinleştirici site... editörün sinirsellerin altına yaptığı yorumları okumaksa ayrı bir zevk.

yaran msn diyalogları

kişisel iletiye "dizi izliyorum." yazılmıştır. bunun üzerine kanka gelir:

j'li bon: ne izliyon?
watasiva: sağır oda
j'li bon: eheheheheh
watasiva: gülme be denyo... puhaha...
j'li bon: eskiden üvey baba izlerdik.
watasiva: hakkaten haaa...
j'li bon: ehuhahaha...
watasiva: sen de izler miydin?
j'li bon: üvey baba'yı mı? deli misin. hiç kaçırmazdım.
watasiva: lan belki de o dizi yüzünden psiko olduk... puhahaha...
j'li bon: walla haaa... bizim çocuğumuz olmasın.
watasiva: ne war lan. çocuğumuz olursa çok renkli bir kişi olur bence... ama nasıl döverdi lamia'yı...
j'li bon: iyi yapardı. o da accık rahat dursun.
watasiva: puhaha
j'li bon: avukat amca! avukat amca!
watasiva: semiha vardı bi de... lan isimlerini bile unutmamışım.
j'li bon: accık delisin ondan.

(bkz: üvey baba)

kaybolan anahtarını bağırarak arayan insan

ev telefonundan anahtarını arayıp, o şekilde yerini tespit etmeyi düşünen insandan daha normal olan insandır. * *

burhan altıntop

burhan abimiz, hatırlanmayan bir nedenden dolayı avrupa yakası elemanları tarafından * * * * * tarafından dövülmüş, hırpalanmış; ancak daha sonra burhan abinin suçsuz olduğu anlaşılmıştır ve elemanlarımız vicdan azabı çekmektedirler. bu yüzden de kendilerini affettirmek için burhan abi'ye pasta alırlar. işte burhan abi'nin pastaya verdiği muhteşem tepki:

"burhan'ın eleminin, sıkıntısının, acılarının karşılığı bu gıytırık meyveli pasta mı yav? guduz köpek gibi gündüz vakti tartaklanmanin bedeli bu gıytırık pasta mı yaw? döv burhan'ı, parçala burhan'ı, sırtından vur burhan'ı, vur, parçala bur-hann'ı, hannıııı... pandispanyanın üzerine krema sürülüp meyve dizilince dostluklar düzeliy öle mi!" *

dizifilm com

içerisinde türk dizileri, yabancı diziler, filmler, çizgifilmler, yarışmalar, yerli-yabancı oyuncular, yönetmenler hakkında bilgiler içeren site. üye olup, forumlarda yazanları okursanız gülmekten bazı uzuvlarınızın zamansızca çalışıp, sizi zor durumda bırakacağına garanti veririm. bütün bunların yanında aşk oyunu, ıhlamurlar altında, acı hayat, gümüş gibi dizilerin bütün bölümleri mevcuttur bu sitede. yurtdışında yerli dizi hasreti çeken vatandaşlarımıza bir nevi hizmet...

kızımız olacaktı

seneler önce, özlem yıldız kanallardan birinde sabah şekerliği yaparken, ayrılmış olduğu sevgilisi mehmet ali erbil'in yayına bağlanıp özlem'e ağlayarak söylediği şarkı... bu duygusal ve tribal aşk zamazingosu karşısında özlem kızımız da gözyaşlarına boğulmuş ve mehmet ali erbil'le barışmıştır... *

turkiye deki vj lerin genelinin zeka sorunu

türkiye'nin yıllardır süregelen sorunlarından biridir. tv'deki herhangi bir müzik kanalı açılır ve vj insanlarının davranışları incelenir.

"sıradaki şarkı berkecan'a gidiyoooorrrr...!"
şimdi sıradaki şarkı berkecan'a gittiğine göre kalan insanlar şarkıyı dinleyemiyor mu? ya da berkecan şarkı kendisine hediye edilince çok mu mutlu oluyor? bu vj bana şarkı hediye ederse benim hayatımda ne değişecek?

"sırada demet akalın'ın çok sevdiğim bir şarkısı vaaarrr... yane günlerdir bu şarkıyı dinliyoruummm... inanılmaz bişiii..." şarkı biter... bu defa da.. "demet akalın'ı dinledik... şimdi de sıra yavuz bingöl'ün şarkısında... ay vallahi bayılıyorum bu şarkıya... manyak bişi yaaa..."
eveeett... ben sorarım buradan bu dj hanım kızlarımıza/ beyefendilerimize... sizde nasıl bir genetik bozukluk var da her şarkıya ayılıp bayılabilme potansiyeline sahipsiniz?

"sezeryan bize mail atmış... demiş ki 'sizi çok seviyorum... programınızı ilgiyle takip ediyorum'... sezeryaaan... ben de seni çok seviyorum hayatııımm... buradan sana kokulu öpücük yolluyorum..."
bu nasıl bir midesizliktir... hiç tanımadığın, ömründe görmediğin, görmeyeceğin birine 'seni seviyorum' demek...

bu örnekler kolaylıkla çoğaltılabilir... * *

babanin yasinin oglununkinin yarisi olmasi

yaş probleminde hatalı sonuç bulduğunuz andır. kişi yine de kabullenmez durumu, şıklarda bulduğu sonucu arar. hani bulsa işaretleyecek... bunun adamın yaşının 400, 500, hatta -40 olarak çıkması gibi türevleri de vardır. * * *

sabah mizmizlari

şahan'ın, her sabah sabah yıldızları adlı programla halka dayatılan ahu tuğba ve aşkları ile dalga geçtiği skeç. ahu tuğba'ya aşık olduğunu iddia eden adam *, şahan tarafından mükemmel bir biçimde taklit edilmiştir...

ben hesabımı aşkın jürisine vermişim, oldu? *

bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar

üç arkadaş olarak, bir deftere okuldaki hocalar, müdür, müdür yardımcılarının konuşurken yaptığı gafları tek tek kaydetmemiz, onlar hakkında eleştiriler yapmamız, ve bir hocanın baş rol oynadığı bir dizi senaryosu yazmamız... ne cesaretse, defteri her günün sonunda sıranın altında bırakmamız... gün gelip, o defteri okulun en sert müdür yardımcısının bulması... bir hafta boyunca defterin hocalar, müdür yardımcıları ve müdür arasında elden ele dolaşması, incelenmesi... bir haftalık inceleme sonucunda, defteri, bulan müdür yardımcısının ayağımıza getirmesi, hocanın birini kastederek "x bey hakkında az bile yazmışsınız." demesi, ardından "çok güldük, çok eğlendik. o yazdığınız dizinin devamı da gelir umarım." diyerek, bizi şaşkınlığımızla başbaşa bırakıp gitmesi...